FİBER OPTİK NEDİR?

Fiber Optiğin Tarihçesi ve Üretimi:
Bilginin elektriksel bir sinyal halinde, mikro dalgalara dönüştürülerek uzun mesafelere iletilmesiyle başlamıştır bu sektördeki çalışmalar.Bilim adamları bu şekilde taşınan sinyallerin yüksek frekanslı bir elektro manyatik alandan geçerken karıştıklarını gözlemlemişlerdir.
Gelişmeler elektriksel dürtü veya mikrodalga ile taşıma metodunu bir kenara bırakıp elektro manyetik spektrometrenin sağ bölümünde yer alan Infra red (Kızıl ötesi) ve frekansı micro dalga'dan 10 milyon kez daha geniş olan Ultraviolet (Mor ötesi) ışınların olduğu bölgede yoğunlaşmıştır.
Sürat ve aynı anda çok daha fazla bilgiyi kayıpsız mümkün olduğunca uzağa taşımak gereksinimi bu bölgelerin önemini 20 yy ın ikinci yarısında iyice belirginleştirmiştir. Nispeten pahalı olmasına karşın, ışığın dalga modeli üzerindeki çalışmalar günümüzde, fiber optikteki gelişmeleri satelite teknolojisindeki gelişmelerin bile önüne geçirmeyi başarmıştır.
Işığın wave-guide özelliği ve farklı ortamlarda farklı hızlarda hareket etmesi, fiber optik kavramını ortaya çıkarmıştır.Bilindiği gibi ışığın havadaki hızı ile bir başka bir cisimdeki hızının oranı kırılma açısını oluşturmaktadır ki buda fiber optik kablolarının çalışma prensibini oluşturmaktadır.
Işık farklı bir ortama, düz değil de açısal olarak girecek, hız kaybedecek ve kırılacaktır. Daha sonra burdaki eğim belli bir açıya geldiğinde (bu açıya dönüm noktası açısı da denir) tam olarak kırılıp içe dönecektir. Böylece ışık içerde devamlı olarak kırılarak yol alacak ve sonunda aynı açı ile dışarı çıkacaktır. Ama işin bu kadar basit olmadığı yapılan ilk deneyde ortaya çıkmıştır.
Fiberi biraz büktüğünüzde, bu bükülme noktasından ışığın ulaştığı açı tam kırılma açısına yada diğer bir deyişle dönüm noktası açısına ulaşamadığından ışığın bir kısmının dışarı kaçtığını görürsünüz.
Dolayısıyla bu sebebten 50' li yılların sonunda ; Verici olarak kulanılabilecek yarı iletken malzemeden elde edilen uygun ışık kaynağı : - -LASER- Buna paralel olarak alıcı görevi yapacak yarı iletken fotodiyotlar geliştirildi.
70'lerde zayıflama değeri iletim olarak kullanılmaya elverişli cam elyaflarından oluşmuş iki kat fiber kullanımı diye bir terim ortaya çıkmıştır.
Işığı taşıyan core glass denilen cam bir bölme ile bunun üzerine giydirilmiş cladding denilen cam bir kılıf fiberin ana yapısını oluşturmuştur.
Cladding core'a göre daha küçük bir kırılma oranına sahiptir. Böylece kırılmadan dolayı dışarı kaçan ışınların büyük bir kısmının tekrar ortadaki bölüme geri dönmesi sağlanmaktadır.
74 yılında Corning Glass Work firmasında titania dopajlı 2-3 micron cam çekirdek ve %1 i kadar küçük kırılma indisli cladingli bir fiberle waveguide' ın toplam çapını 300-400 micron civarında tutarak 633 nanometre de km ye 16 db in altında kayıba inilmiştir.
Daha sonraları Bell laboratuarlarında geliştirilen vapour( yada gaz) phase deposition metodu ile ışığın hiç bir pürüz ve engelle karşılaşmaması için yüksek ergime noktalı, düşük kırılma indisli saf cam silisini germaniadope ile
güçlendirerek km de 4 db kayıp değerine ulaşılmıştır.
Bu arada 80 li yılların başında yine Bell laboratuarlarında diyod lazer ömrü 1 milyon saate ulaşmıştı.
Japonyada ise bu gelişmelere ek olarak ilk uzun dalga boyunda 1.2 micrometre de 0.47 db/km gibi çok düşük kayıplı bir fiber anons edildi.

Kaynak: Kablo ve İzoleli İletken Sanayicileri Derneği