40 yıl önce, 1963 yılının eylül ayında bir devrim gerçekleşti. Philips, mucidi olduğu 'compact audio cassette', yani bildiğimiz kaseti piyasaya sürdü. Sonra bakın ne oldu...

Kaset, artık hayatımızda fazla yer tutan, sık kullandığımız bir sözcük değil. Çünkü öyle bir nesne değil. Fakat CD çıkmadan önceki dönemlerde öyle miydi? Gelin, şöyle biraz gerilere gidelim, kaset kelimesini cümle içinde kullanalım. Mesela, "Gel sana bir gaset yapalım İbrahim." Nasıl bir şeyler çağrıştırıyor mu? "Eee, kaset çalışmalarım dolayısıyla şu sıralar dinleyenlerimden uzak kaldım..." Yavaş yavaş hatırlıyoruz değil mi? "Bir kaset koy da neşemizi bulalım hanım;" "Kaset sardı abi;" "Türkan'ım, şeyi kasetin ters tarafına kaydetmişim, senin parçanın başı gitti..." İşte tipik bir kasetli diyalog: "- Abi bu kaset kaydetmiyo... - Tepedeki boşlukları bantladın mı?, - Haa..." Ve tabii kaset olayının vazgeçilmez kavramları: CrO2 (kromdiyoksit), metal, normal kasetler, kırmızı 'rec' tuşu (play ile aynı anda basılır) sonra ileri - geri 'sarma' hadisesi, Basf'ı, Maxell'i, Philips'i ve tabii Raks'ı... Şu anda bütün bunları okumanızın bir anlamı var elbet. Kaset, gasset, bant, teyp, teyip artık ne derseniz deyin, 40 yaşına girdi. Bu işin mucidi Philips, kaset ve kaydedebilir kasetçaları ilk defa 1963 Eylül'ünde piyasaya sürdü.

Kaset doldurmak
İnternet'in olmadığı, her eve bir CD yazıcının girmediği yıllarda kaset herhalde Apollo 11'in aya gitmesinden filan kat kat önemli bir gelişme kabul edilmeli insan evladı için. Bir kere sesinizi kaydetme ve bununla manitaya mesaj yollama imkanı var. Konuşulan mühim meseleleri belgelemek, yeri geldiğinde karşıdakinin suratına şaplak gibi indirmek imkanı var. Casussanız, mesela arabaya binince önceden hazırlanmış kaseti dinleyip direktifleri alma olayını literatüre sokuyorsunuz. Kasete 'şarkı okumak' diye bir şey var mesela. Evde amatör müzik yapalım hesabı kayıt yapma imkanı var... Sonra kasetten kasede kayıt durumu ki çok önemli bir nokta müziğin gelişip yayılması için. İstediğin kasedi, plağı ve hatta CD'yi koy, karıştır, arka arkaya diz, birbirine miksle ve kaydet. Top 5, Top 10 listeleri yap, sevgiliye ayrı kaset, arkadaşa ayrı kaset, akşam kaseti, sabah kaseti, 'arabada' kaseti; bir yüzü işe giderken, diğer yüzü dönerken.
Müzik zevkini ifade etmenin hatta bırakın müzik zevkini, kendini ifade etmenin daha şahane bir yolu var mı hayatta? Evet bir de filmi var bu olayın; High Fidelity. Tam da bu mesele üzerine; John Cusack oynuyor, Nick Hornby'nin kitabından uyarlanmış ve çok güzel bir film. O da varlığını kasetlere borçlu sonuç olarak. Tüm bunları hatırlamak güzel ama kaset aslında çok da gerilerde kalmış bir şey değil dünyanın büyük kısmı için. Asya'nın büyük bölümü (Anadolu'yu da sayarsak küçük bölümü de tabii), Afrika, Güney Amerika, yani dünyanın uzak, ücra köşelerinde müzik endüstrisi hala kaset üzerinden yayılıyor.
Compact Audio Cassette, yani kasetin mucidi Philips 2000 yılında üretimi tamamen kesmiş, kendileri Compact Disc'in de mucidi, ondan herhalde. Ancak bugün mesela dünyanın en büyük kaset üreticilerinden Maxell hâlâ devam ediyor ve yılda 150 milyon kaset üretiyor. 90'ların başında bu rakam 350 milyon civarındaymış ve fakat CD'nin yaygınlaşmasıyla gerilemiş. Buna diğer firmaları, yerel şirketleri ve kaçak üretimi de katarsanız ortaya dev rakamlar çıkıyor. Öte yandan her ne kadar 1963 itibarıyla piyasaya sürülmüş olsa da kasetin altın çağını 80'lerde yaşadığını söylemek mümkün. 1980'de Sony'nin walkman'i piyasaya sürmesiyle satışların bir anda katlandığı görülüyor. Her şey bir yana kaset aslında müzik alanında internetten önceki devrim olma özelliğini taşıyor kimilerine göre. Yani albümlerini büyük firmalardan yayımlatma olanağı bulamayan bir çok alternatif grubun imdadına kaset yetişiyor zamanında. Ucuza çoğaltılabilen ve dağıtımı elden ele yapılan albümlerle ilgili pek çok hikâye bulabilirsiniz müzik tarihinde.
Bize gelince tabii kasetin yeri bir kuşak için çok önemli. Yeni albümlerin Türkiye'ye, piyasaya çıktıktan iki yıl sonra geldiği zamanlarda kaset doldurmak cankurtarandı. Üstelik ucuzdu da. Mesela tüm albüm almak istemeyenler için kasetçiler ve plakçılar kayıt yaparlardı. Liste hazırlanır, kasetçiye verilir, iki günlük süre iple çekilir ve teslim tarihinde gıcır kaset alınır eve getirilir heyecanla servis edilir. Bazı plakçılar şarkıları birbirine mikslerdi mesela o da ayrıca sinir bozucu bir durumdu. Bir da kasetin sonunda kalan boşluğa çekilen şarkılar diye ayrı bir kategori açmak mümkün. Mesela bir albüm kaydettirmişsiniz, 50 dakika sürmüş ve 60'lık kasetin sonunda boşluk kalmış. Eleman oraya ya albüme uygun bulduğu, ya da kel alaka bir iki şarkı kaydeder. Siz mesela çok beğenir, adını sanını bilmezsiniz. Hatta bir süre sonra kaseti sadece o şarkı için dinlemeye başladığınızı fark edersiniz. Sorup araştırır böylece yeni gruplar keşfedersiniz. Ben mesela Steve Miller Band'i, Hall & Oates'u, Deep Purple'ı, Over Kill'i, Yngwie Malmsteen'i ilk boşluk kısmında duymuşumdur.
Velhasıl tüm bu kaset hikayeleri tarih olmuş filan da değil. Yani kasetten taş plak gibi bir şeymiş gibi bahsetmek doğru olmuyor, çünkü bugün hala var hayatımızda ve gayet güzel de iş görüyor. Şöyle Sirkeci, Unkapanı tarafına yolunuz düşerse sadece kaset versiyonları olan bin bir çeşit türkücünün, arabeskçinin albümünü bulabilirsiniz. Tamam LP ya da CD'nin ses kalitesi filan yok kasette, ama hali hazırda radyodan kayıt yapmak için 2003 teknolojisinin sunduğu başka bir seçenek de yok hayatta. Kaset deyip geçmeyin...