User Tag List

2 sonuçtan 1 ile 2 arası
Şu an Off-Topic kategorisindeki Usta-Çırak Hikayeleri isimli konuyu okuyorsunuz.
  1. #1
    Teknikadam_41 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2007
    Mesajlar
    584
    Konular
    96
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)

    Usta-Çırak Hikayeleri

    Bir şey ancak değerini bilenin yanında kıymetlidir
    Vaktiyle ergin bir meslek erbabı, yıllarca yanında yetiştirdiği çırağını imtihan etmek ister.

    Onun eline iri bir pırlanta verip: ***8220;Oğlum***8221; der ***8220;Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster.

    Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.***8221; Çırak, elinde pırlanta bir bakkal dükkanına girer ve ***8220;Şunu alır mısınız?***8221; diye sorar

    Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği mücevheri alır; elinde evirir çevirir; sonra: ***8220;Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın***8221; der. Çırak teşekkür edip çıkar. Bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği mücevhere ancak bir beş lira vermeye razı olur. Üçüncü olarak semerciye gider: ***8220;Buna ne verirsiniz?***8221; diye sorar. Semerci şöyle bir bakar, ***8220;Bu***8230;***8221; der ***8220;benim semerlere iyi süs olur. Bundan kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna bir on lira veririm.***8221;
    Çırak en son olarak kuyumcuya gider. Kuyumcu mücevheri görünce yerinden fırlar. ***8220;Bu kadar büyük pırlantayı nereden buldun?***8221; diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder. ***8220;Buna kaç lira istiyorsun?***8221; Çırak sorar: ***8220;Siz ne veriyorsunuz? ***8221; ***8220;Ne istiyorsan veririm.***8221;
    Çırak, ***8221;Hayır veremem.***8221; diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar: ***8220;Ne olur bunu bana sat. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim.***8221; Çırak ***8220;emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini istediklerini***8221; anlatıncaya kadar bir hayli dil döker. Meslek erbabının yanına dönen çırak büyük bir şaşkınlık içinde macerasını anlatır. ***8220;Bundan ne anladın?***8221; diye sorar. Çırağının verdiği cevap çok doğrudur: ***8220;Bir şey ancak değerini bilenin yanında kıymetlidir.***8221;
    Hayatta değer bilenlerden olmanız dileğiyle***8230;



    Hintli bir yaşlı usta
    Hintli bir yaşlı usta, çırağının herşeyden sürekli şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Yaşamındaki herşeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi. Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.

    "Tadı nasıl?" diye soran yaşlı adama öfkeyle "Acı" diye yanıt verdi.

    Usta kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Sessizce az ilerideki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu:

    "Tadı nasıl?"
    "Ferahlatıcı" diye yanıt verdi genç çırak.
    "Tuzun tadını aldın mı?" diye soran yaşlı adamı, "Hayır" diye yanıtladı çırağı.

    Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi:

    "Yaşamdaki acılar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Acının miktarı hep aynıdır. Ancak bu acının acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Acın olduğunda yapman gereken tek şey, acı veren şeyle ilgili duygularını genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış.

    İhtiyar ustanın nasihatı
    İhtiyar bir usta çırağı ile beraber dağdan inerken açlıktan yaklaşık ölmek üzere olan yaşlı bir kadına rastlamışlar.

    İhtiyar usta, cebinden bir parça kuru yemek ve biraz para çıkarıp yaşlı kadına vermiş. Bu çırağın pek hoşuna gitmemiş. İhtiyar usta, çırağın aydınlanmasına çalışmayı istemiş ve demiş ki, ***8220;Yaşam, ölüm ve erdem sadece ani düşüncelerimizin arasında kalırlar. Bu yemek ve para, bizim için sadece geçici bir şeydir, fakat onlar kadının hayatını kurtarabilirler.***8221; Çırak, ustasının lafını sanki anlamış gibi saygılı bir şekilde ***8220;Öğretilerinizi hatırlayacağım. Bir gün büyük bir tapınak yapabilirsem, tüm fakirlere yardım edeceğim.***8221; diye cevaplamış. İhtiyar usta bunu duyduktan sonra içini çekerek başını sallamış.

    Birkaç sene sonra, ihtiyar usta ölmek üzereyken çırağına bir kitap vermiş ve bir şey söylemeden ölmüş.

    Genç çırak oldukça yetenekliymiş ve devamlı olarak tapınağını büyütmeye çalışmış. O, bu tapınak işini tamamen bitirdikten sonra, ustasının sözünü takip ederek daha fazla fakir insanı kurtaracağını düşünmüş. Tapınak inşa edilmiş ve görüntüsü de oldukça güzelmiş, fakat çırak ***8220;Belki biraz daha beklemeliyim, çünkü eğer bu tapınak daha büyük ve daha güzel yapılırsa o zaman daha fazla fakire yardım ederim.***8221; diye düşünmüş.

    Zaman çabucak geçmiş. Bir kaç on yıl geçtikten sonra, ilk zamanlar küçücük ve eski püskü olan o tapınak artık kocaman ve görkemli hale gelmiş. Fakat çırak hala bu tapınağın inşaat işi ile meşgul olmaktaymış ve o güne kadar fakirlere tek bir iyilik bile yapmamış.

    Çırak ölmeden önce, ihtiyar ustasının ona verdiği kitabı hatırlamış, açmış ve ön sayfada ustası tarafından yazılan şu cümleyi görmüş:

    ***8220;Bir kişiye bir defa yardım etmek, on yıl kutsal kitapları okumaktan daha iyidir.***8221;

    Gerçekten, başkalarına yardım etmek için yeteneklerimizin komple yetişmesine kadar beklememize gerek yoktur. İhtiyaç duyulan zamanda yardım etmenin daima önemli olduğunu hatırlamalıyız. Yardım etme zihni doğaldır ve bizim gerçek benliğimizden gelmektedir. Eğer biri kaynaklarının veya kabiliyetinin yeterli olmasını beklerse, o zaman bu kişi sadece isteksizliğini saklamaya çalışmaktadır.

    Püf noktası
    Ahi Evran zamanında ( Usta - Çırak müessesesi de diyebiliriz) , çırak ustasından onay ( icazet ) alır ve ancak o zaman ayrılıp kendi dükkânını açabilir Orta Anadolu' da bir camcı ustası vardır Ahilik yapar Zamanı gelen eski çıraklarına " sen oldun " der ve el verir, uğurlar Böylece eski çırak artık yeni bir usta olmuştur Günlerden bir gün çıraklardan birisi ustanın el vermesini bekleyemez Ayrılacağını, onay ve el vermesini ister Ustası da daha olmadığı nedeniyle veremeyeceğini söyler Çırak nesinin olmadığını sorar;
    - " İşin en önemli kısmını, yani püf noktasını bilmiyorsun " der Çırak dinlemez, başka bir şehre gider ve dükkan açar Dikiş tutturamaz Yaptığı bütün cam işleri, biblolar, her şey bir müddet sonra çatlamaktadır Esnaf ve halk tarafından ayıplanan çırak, bir yıl sonra iflas etmiş olarak ustasının yanına döner Elini öper, ben ettim sen etme der Ustası da olana kadar yanında çalışması gerektiğini söyler Sonunda bir gün usta çırağına müjdeyi verir Olduğunu, gidebileceğini, el vereceğini söyler Ayrılmadan önce ustası onu karanlık odaya sokar İzin almadan girilmediği üzere daha önce buraya hiç girmemiştir Yeni bitmiş, sıcak ürünler odanın bir kenarında durmaktadır Tavanda bir yerde, toplu iğne deliği kadar büyüklükte bir güneş ışığı huzmesi vardır Usta sıcak bir parça alır, ışığa tutar, evirir çevirir Bakar ki camın bir yerinde gözle görülemeyecek kadar küçük bir hava kabarcığı vardır Püf yaparak üfler ve kabarcık kaybolur Parçayı çırağa uzatır, ayrı koymasını, soğumaya bırakmasını söyler Daha sonra çırak üflemeye başlar Nasıl üfleneceğini, neresinin püfleneceğini iyice öğrenir Ve anlar ki, çatlamaya bu küçük kabarcıklar neden olmaktadır Daha sonra helâlleşirler ve püf noktasının önemini kavramış çiçeği burnunda usta yoluna devam eder her işin ve her şeyin bir püf noktası vardır.


  2. #2
    siirtlander - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2009
    Mesajlar
    113
    Konular
    13
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    Hepsi çok güzel ama özellikle ikincisi çok hoşuma gitti ...

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

SEO by vBSEO 3.6.0