User Tag List

Sayfa 3/12 İlkİlk 12345 ... SonSon
112 sonuçtan 21 ile 30 arası
Şu an Forum Yöneticileri kategorisindeki Yönetim isimli konuyu okuyorsunuz.
  1. #21
    gold - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Mesajlar
    238
    Konular
    70
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    işler yoğunlaştı benim pek aktif olamıyorum. irtibatı koparmayalım biz genede.

  2. #22
    WebMaste® - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2004
    Mesajlar
    898
    Konular
    238
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    aman işler yoğun olsun..bu krizde..

  3. #23
    gold - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Mesajlar
    238
    Konular
    70
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    bi dünya işyeri kapanıyo bu aralar.şükretmek lazım

  4. #24
    COMANDANTE eraykirimli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2005
    Yaş
    43
    Mesajlar
    270
    Konular
    33
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    arkadaşlar hepinizin bildiği gibi evlilik hazırlığım var çok az kaldı evliliğe bu yüzden fazla aktif olamıyorum kusuruma bakmayın şimdiden düğünüme beklerim ayrıyetten topic açılacaktır. hepinize kolay gelsin.

  5. #25
    umitsaman - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2006
    Mesajlar
    278
    Konular
    25
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    Bayrak iyi olmuş iyi çalışmalar

  6. #26
    WebMaste® - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2004
    Mesajlar
    898
    Konular
    238
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    teşekkürler..

    Eray hayırlı olsun evlende kurtul

  7. #27
    Forum Yöneticisi hunca - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2006
    Yaş
    48
    Mesajlar
    1.417
    Konular
    722
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    Eray Allah tamamına erdirsin.Darısı bizim başımıza hehe

  8. #28
    gold - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2006
    Mesajlar
    238
    Konular
    70
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    eray hayırlı olsun allah tamamına erdirsin . bekarlık hem güzel hem kötü ama hayat herzaman yaşamaya değer.

  9. #29
    COMANDANTE eraykirimli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2005
    Yaş
    43
    Mesajlar
    270
    Konular
    33
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    bayrağımız ve atamızın sözleri çok şık olmuş hepinizi kutlarım arkadaşlar. aynı zamanda güzel temennileriniz içinde çok teşekkür ederim.Edited by: eraykirimli

  10. #30
    WebMaste® - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2004
    Mesajlar
    898
    Konular
    238
    Mentioned
    0 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    Bizim çocukluğumuz

    O yıllarda çok iyi hatırlıyorum Cokoprens ilk çıktığında 125 kuruş tüp şokella 2.5 liraydı Tüp şokella yemek ekonomik krize sokardı adamı


    En de tura bir iki üç

    Şimdilerde sairin tabiri ile yolun yarısına gelmiş olan nesil, çocukluğunu ya da ilk ergenlik yıllarını 1982, yani Özal öncesi yasamış kişiler.

    30 ile 40 yasları arasındaki Türk insanı üzerinde, yasadıkları dönemin çok büyük etkisi olmuştur. Onca olumsuzluğa, onca yokluğa rağmen o yıllara karşı müthiş bir özlem taşır içinde. Özlem, çocukluk ya da gençliğe midir yoksa o yılların masumiyeti ve saflığına mıdır bilinmez.

    Yıl ya 78 ya da 79. Erkek kardeşim bir- iki yaşında, ben ilkokuldayım. Evimizin karşısındaki müstakil evde üniversiteli gençler yaşıyordu ve ev arada sırada silahlı kişiler tarafından basılıyordu. Biz, kaza kurşununa hedef olmamak için ailecek yerde yatıyorduk.

    Polis evlerde olur olmaz aramalar yapıyor diye, babam kütüphanemizdeki tüm sol içerikli yayınları divandaki iki yatağın arasına saklıyordu. Yolda yürürken bile birileri sizi durdurup kimlik soruyordu. Her hafta sonu, evimizin duvarına yazılan yazıları boyuyorduk.

    Okuduğum ilkokulun kantininde simit ve Çamlıca gazozu dışında bir şey yoktu, zaten o zamanlar çocuğa haftalık vermek diye bir şey de yoktu. Gene de bakkala gidişlerimde kalan para üstlerini haftalarca biriktirip, tüpte şokella alıyordum. Onca zaman para biriktirilerek alınan ve bitmesin diye gıdım gıdım yenen o tüpte şokellanın tadını hala hiçbir şeyde bulamıyorum.

    Ben şanslıydım, babam denizciydi. Seyir dönüşleri bana envai çeşit oyuncak getiriyordu Avrupa'dan. Ama o zamanın çocukları bile bir tuhaftı, ben mahalledekilerle paylaşmayınca o oyuncaktan da zevk almıyordum. Hala gazoz kapaklarını taşla düzeltip, bugünün TASO'larına benzeyen şeyler yapıyordum. Dokuztaş, misket, kukalı saklambaç, hele o "en de tura bir iki üç güzellik", unutulur gibi değildi. İnşaatlardan sökülen paslı çivilerle oynanan toprağa çivi saplamaca gibi tamamen yokluğun tetiklediği yaratıcılık örnekleri. Sokaklar bizim, dert yok, tasa yok, oyuncak yoktu, olsa da devir hesap devri alacak para yoktu ve eğlence yaratıcılığımıza kalmıştı.

    Yaz günleri, sabahtan aksama kadar sokaktaydık. "Sokağa Çıkmak" diye bir deyim vardı. Hayat o kadar güzeldi ki, ilk aşkıma dört yaşında vurulmuştum. Net hatırladığım bir sahne var: Adi Yalın. Babası ona iki tekerlekli bi***let almış ve bana "Yarın seni de bindireceğim" diye söz vermişti. Bindim mi? Hatırlamıyorum, sonra taşındılar mahallemizden. İkinci aşkım, alt katımızda oturuyordu. Bir gün incir toplayacağız diye, Çengelköy sırtlarında kaybolmuştuk birlikte.

    Diyarbakırlı Kürt bir Karpuzcumuz vardı. Salı Cuma karpuz, kavun getirirdi kamyonla. "Kavun ye bal ye" diye bağırırdı. Hakikaten de o kavun bal gibiydi. Hele o zamanın çilekleri, bir reçel kaynadı mı, değil apartman mahalleyi sarardı o nefis çilek kokusu. Reçel yapılacak çilek neredeyse bir gün boyunca beş altı kez suyu değiştirilerek kovalarda bekletilirdi toprağı çıksın diye. Üstelik suya da rengi geçmezdi. Simdi çilekler toprakta yetişiyor ama toprağa değmeden buyuyor. Belki de o yüzden ne tadı var ne de kokusu.

    Siyah beyaz ve tek kanallı televizyon, küçücük parmaklarımızın arasında kaybolana dek bıçakla yontulan kalemler -ki kalemtıraş kullanmak israftı, sınıflardaki cop kovası onu kalem açma kuyruklarını unutan var mı?-, plastik ilkel beslenme çantaları ve okula götürülmesi yasak olan muz. Hele iç içe gecen halkalardan oluşan ve her zaman akıtan o plastik bardaklar, kâbusumdu benim. Uçlu kalem geldiğinde memlekete, uzay mekiği gibi bakmıştık ve onun ucu da uzay mekiği fırlatma rampası gibi kavrardı kapkalın kalem uçlarını.

    Bunların her biri güzel birer anı, 30'lu yıllarını surenler için. 40'lı yıllarını sürenler için o dönem, terörle özdeş. Zira çoğu Üniversiteyi ya zar zor bitirdi, ya da ayrılmak zorunda kaldı. 50 üzeri için ise hatırlanmak bile istenmeyen günler. Çünkü onlar çocuk okutmak ve yasam mücadelesi vermek zorundaydı, onca yokluğa, parasızlığa ve kardeş kavgasına rağmen. Sadece çocuklar o yılların tadını çıkardı, sadece çocuklar mutlu ve umarsızdı ve sadece çocuklarda hatırlanası güzellikler bıraktı.

    O dönemin çocukları, simdi çocuk yetiştiriyor. Sahip olamadıkları oyuncaklarla dolu çocuklarının odaları. Yedikleri dayakların inadına seslerini bile yükseltmiyorlar çocuklarına. Dizlerinden, dirseklerinden yara kabuğu ek*** olmayan o zamanın çocukları, çocuklarından kan alınırken fenalaşıyorlar. Ancak hava karardığında ve babası isten geldiğinde eve giren şimdinin ana babaları, çocuklarını kapı dışarı çıkaramıyorlar, zaman zaman hakli sebeplerle. Annelerinin bir bakisi ile mum kesilen, aksama babana söylerim tehditleri ile büyümüş o çocuklar, buğun kendi çocuklarının p***olojisini bozar diye HAYIR bile diyemiyorlar.

    O zamanın çocuklarının, şimdiki çocukları doyumsuz, çoğu bilgisayar basında patates cipsi yediği için şişman, hepsi zehir gibi akıllı ama onca imkana rağmen okulu pek azı seviyor. Çelik çomağı, kukalı saklambacı ve hatta uçurtma uçurtmayı bilmiyor. Onların uçurtmaları marketlerde hazır yapılmış olarak satılıyor ve babayla bir Pazar günü saatlerce uğraşarak uçurtma yapmanın zevkini ve yeşil tepelerde uçurtma uçurmanın tadını bilmiyorlar. Okulun açılacağı haftanın öncesinde önceleri zevkle başlayan ama sonra işkence halini alan, defter kaplamanın ne demek olduğundan habersizler, defterlerin kaplanmaya ihtiyacı yok çünkü.

    Kağıt onlar için buruşturulup atılabilecek bir şey, defterden kağıt koparmanın nasıl olup da YASAK olabileceğini akılları almıyor.

    Hiç dut silkelemediler, bembeyaz çarşaflara ve hiç incir ağacının ince dalına basıp yuvarlanmadılar komsunun bahçesine.

    Mutlular mı?

    Umarım öyleler.

    Peki, çocukluklarını bizler gibi, özlemle anacaklar mı?

    Umarım...




    ALINTIDIR...

Sayfa 3/12 İlkİlk 12345 ... SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

SEO by vBSEO 3.6.0